Filmografisi adeta Yeni Alman Sineması’nın tarihi gibi: Görüntü yönetmeni Jürgen Jürges. Birlikte çalışmadığı önemli Alman yönetmen yok gibi: Volker Schlöndorff’tan Rainer Werner Fassbinder ve Wim Wenders’e kadar. Kariyeri Volker Schlöndorff’un 1965 yılında çektiği, Robert Musil’in romanından uyarlanan, klasikleşmiş eseri Der junge Törless (Genç Törless) filminde kamera asistanlığıyla başlıyor. Ve kısa süre sonra en çok aranan görüntü yönetmeni olsa da, Rolf von Sydow’un yönetmenliğini üstlendiği Kressin soppt den Nordexpress (Kressin Kuzey Express’ini durduruyor) adlı Tatort dizisinin bölümünde de çalışıyor. 1973 yılında Fassbinder ile birlikte çektiği Fontane’nin roman uyarlaması olan Effi Briest filmindeki olağanüstü siyah-beyaz görüntüleri ile büyük takdir topluyor. Ardından Fassbinder’in arkadaşı Uli Lommel ile Die Zärtlichkeit der Wölfe (Kurtların Şefkati) adlı filmi ve kısa süre sonra da Fassbinder ile yoğun görsel işbirliği yaptığı Angst essen Seele auf (Korku Ruhu Kemirir) geliyor.

1977 yılında Deutschland im Herbst (Almanya’da Sonbahar) üçlemesinin bir bölümünde ise Hans-Peter Cloos ile birlikte çalışıyor. Yönetmen Robert von Ackeren’in 1982’de çektiği Die flambierte Frau (Alevli Kadın) adlı başarılı yapıtında Jürges’in görüntüleri filmin tarzında belirleyici oluyor. Wim Wenders’in şiirsel eseri In weiter Ferne, so nah! (Ne Kadar Uzak O Kadar Yakın!) önemli ölçüde Jürges’in olağanüstü duygusal görüntülerinden besleniyor. Bu çalışması için 1994 yılında Alman Sinema Ödülü’ne layık görülüyor. Michael Haneke’nin Funny Games (1996) filmi ile birlikte yine klasikleşen bir esere önemli ölçüde katkıda bulunuyor. 1987 yılında Zülfü Livaneli’nin çektiği Yer Demir Gök Bakır ve bir yıl sonra yine Livaneli’nin Sis filminde görüntü yönetmeni olarak göz kamaştırıyor. 1998 yılında Yılmaz Arslan ile Almanya’da yaşayan genç bir Türkiyeli kadının odisesini anlatan Yara’yı çekiyor. Barış Pirhasan’ın yönettiği Usta Beni Öldürsene filmindeki çalışması için Ankara Film Festivali’nde En İyi Görüntü Yönetmeni ödülüne layık görülüyor (1998). Erden Kıral ile Avcı filminde çalışıyor ve yine Ankara Film Festivali ve SİYAD En İyi Görüntü Yönetmeni ödüllerini alıyor. Helmut Dietl onu Vom Suchen und Finden der Liebe (Aşkı Aramaya ve Bulmaya Dair) filmi için kamera arkasına alıyor. Ardından yönetmen Florian Gallenberger ile güçlü sahneleriyle dikkat çeken ve birçok kez ödüllendirilen tarihi dramı John Rabe’yi çekiyor. Tarz ve görüntü açısından farklı olan ve Daniel Kehlmann’ın çok satan romanından uyarlanan Ich und Kaminski (Ben ve Kaminski) için yönetmen Wolfgang Becker ile çalışıyor. Son çalışması ise yönetmen Peter Ott’un çektiği, Mehmet Aktaş’ın yapımcılığını üstlendiği ve IŞİD tarafından kaçırılan bir kadın doktorun hikayesinin anlatıldığı Das Milan Protokoll (Milano Protokolü, 2016) adlı psikolojik gerilim filmi.

22. Türkiye Almanya Film Festivali Nürnberg’te olağanüstü, adanmış ve duyarlı görsel çalışmaları için Jürgen Jürges’e onur ödülü verilecektir. 

Jochen Schmoldt

Gazeteci

 

Büyük Sanatçı Büyük Dost

“Sadece bir filmde çalışabildim. 3 haftada ve 35 mm çektik. Sonuçlar şaşırtıcıydı. Laboratuardan çıkan baskılarda renk ışık uyumu üzerinde işlem yapılmayacak kadar mükemmeldi. Olağan dışı emisyon. Çok derinlikli bir göz. Hassas bir algılama. Böyle görüntü yönetmenleri direktörler için konfordur. Zenginliktir. Bakışından çok şey öğrendim. Tam bir usta. Önünde saygıyla eğilirim. Çok yaşa maestro.”

Uğur Yücel

 

„Jürgen Jürges benim için hem büyük bir sanatçı hem de iyi bir dost. 1986 yılında Berlin'de Wim Wenders tanıştırmıştı bizi. Yapımcılığını üstlendiği Yer Demir Gök Bakır filmini en iyi çekebilecek görüntü yönetmeninin Jürges olduğunu söylemişti. Onunla ilk kez Berlin'de bir kahvede tanıştık, daha sonra çok zor koşullarda, Doğu Anadolu'nun karlı dağlarının başında Yer Demir Gök Bakır'ı, sonra da Sis filmini çektik.  Bu çalışmalar sırasında hem sanatçı olarak yarattığı ışık mucizelerini izledim hem de güvenilir bir dost olarak çok desteğini gördüm.  Büyük ustaya mutlu yıllar dilerim.”

Zülfü Livaneli